İnsanların doğaya ve doğala erişebilirliğini artırmak için doğan Greenhouse Project, şaşırtıcı ve alışılmamış bitkileri günlük hayata taşıyor.
Aşağıda Greenhouse Project yaratıcısı Mina Ersoy ile gerçekleştirdiğimiz sohbeti görebilirsiniz…Burası ambiyansıyla, değişik bitkileriyle çok etkileyici bir yer.
ELLE: Biraz Greenhouse Project’ten bahseder misiniz, tam olarak neler yapıyorsunuz?
MİNA ERSOY: Atölyenin içini tasarlarken eski ve yeni mobilyaları bir araya getirip bitkilerle desteklediğimiz bir alan oluşturmak istedik. Beğenmenize çok sevindim. Mimari tasarımı çalışmalarını çok beğendiğim yakın arkadaşım Mimar Melike Övet’e ait. Greenhouse Project; otel, ofis, restoran ve evlerin iç mekan bitkilendirme projelerini gerçekleştiren, aynı zamanda dekoratif ürünlerle bitkileri destekleyen, online olarak iç mekan bitkilerinin yanı sıra kumaş ve farklı materyallerden özel tasarım saksılar satan ve kendi mekanında çeşitli atölyelere ev sahipliği yapan bir marka.
ELLE: Ev dekore ederken doğru bitki seçmenin adımları nedir?
MİNA ERSOY: Öncelikle evinizin nasıl ışık aldığını iyi tespit etmek gerekiyor. Neresi aydınlık, neresi çok güneş alıyor ya da neresi gölgede kalıyor. Ortamın ışık seviyesini tespit ettikten sonra o alanlarda yaşayabilecek uygun bitkileri seçerek yola devam ediyoruz. Her bitkinin kendine göre tolere edebildiği ortamlar vardır. Tabii aynı zamanda evdeki mobilyalara ve bitkilerin yerleştirilecekleri alanlara göre de bitkileri belirlemeye özen gösteriyoruz. “Uzun mu? Yoksa yaygın yapraklı mı? Sarkık mı? Veya kompakt mı olmalı?” gibi. Sonrası sizin zevkinize kalmış.
ELLE: Çok ilginç bitkiler görüyoruz, pinterest dünyasında karşımıza çıkıp bir türlü bulamadığımız zor bulunan bitkileri de temin edebiliyor musunuz?
MİNA ERSOY: Pinterest sonsuz bir mecra, içine daldığımızda karşımıza çıkan çeşitler içinde kaybolabiliyoruz zaman zaman. Dünyadan birçok farklı trendi takip edip bizim önümüze getiriyor. Hatta artık tam bir pinterest evi diye adlandırdığım evler de görüyorum. Aslında bu biraz ev dekorasyonunda trendlerin Iskandinav, rustik ve bohem yapılara dönmesiyle başladı. Bu tarz evlerin de en iyi tamamlayıcısı bitkiler. Pinterest’teki salon bitkilerinin çoğunluğunu bulabiliyoruz. Çok fazla çeşitte ithal iç mekan bitkilerine ulaşma şansımız var. Daha zor ulaşabildiklerimizi de çoğaltabiliyoruz. Bitki bakımı ve çoğaltarak yaygınlaşması konusunda çok daha bilinçli ve hassas çalışıyoruz. Çünkü yeşili çok az görebildiğimiz bu çevrede, onları yaşatmanın her türlü yöntemini öğrenmek istiyoruz.
ELLE: Biraz kendinizden bahseder misiniz? Bitkilerle çalışmaya nasıl karar verdiniz?
MİNA ERSOY: Ben Amerika’da iletişim okuduktan sonra Türkiye’ye dönüp, çeşitli reklam, prodüksiyon ve organizasyon ajanslarında yaklaşık 10 senelik bir iş tecrübesi edindim. Sonunda çoğu ajans çalışanı gibi bu sektörde tükendiğimi hissederek farklı bir arayışa girdim. Aslında her zaman kafamda ilgi duyduğum alanla ilgili bir şeyler yapmak vardı. Çiçekler ve bitkiler hep hayatımın bir parçası olmuştur. Son işimi bıraktıktan sonra bir süre çeşitli kurslara, eğitimlere katıldım ve 2019’da Greenhouse Project’i hayata geçirdim.Ama aslında bu canlılarla baş etmeyi, onları mutlu etmeyi, daha basit anlatmak gerekirse onları hayatta tutabilmeyi en çok kendi kendime tecrübe ederek öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Konu yaşayan bir canlı olunca bakımının bir matematiği olamıyor maalesef. Biraz deneyerek, toprağa dokunarak “yolda” öğreniliyor. Ve bu öğrenmenin sonu da asla gelmiyor. Ayrıca bu markayı kurgularken uzun ömürlü yeşil bitkilere yönelmek istedim. Evleri, ofisleri, otelleri kısacası tüm yaşam alanlarını günlük/haftalık çiçek aranjmanları yerine alternatif olarak sürdürebilir bitkilerle buluşturmayı hedefledim. Bir arkadaşınıza, ailenize ömür boyu yanında kalabilecek, evini, ofisini güzelleştirecek, baktıkça sizi hatırlatacak bir bitki hediye edebilirsiniz. Son dönemde tüm dünyada genel trend sürdürülebilirlik ve konu bitkiler olunca aynı yolda ilerlemeliyiz diye düşünüyorum.
ELLE: Şu anda moda olan bitkiler var mı veya bitki dünyasında yükselen trendler nedir?
MİNA ERSOY: Moda sadece giyim ve aksesuarda değil bitkilerde bile ön plana çıkmaya başladı. Nasıl moda bir devinim içinde tekrar tekrar kendini yeniliyorsa ve eskiler yeniden moda olabiliyorsa bitkiler de bu trendi takip etmeye başladı. Eskiden, anneannelerimizin, babaannelerimizin döneminde diyelim, çok meşhur olan aşk merdiveni, deve tabanı, kauçuk, difenbahya, areka gibi bitkiler tekrar revaçta. Yeni nesil de onları nostaljik duygularla edinerek büyütmeye çok hevesli. Ama bunlar dışında da baktığınız zaman aslında ister trend olsun, ister nostaljik olsun artık çok fazla ve farklı türde bitkilere de ulaşabiliyoruz.
Mesela 2010’lu yıllarda dünyadan bazı ünlü iç mimarlar, ev dekorasyon projelerinde ficus lyrata bitkisini sık sık kullanmaya başlamıştı. Bu sayede Ficus Lyrata 2016 senesinde New York Times’a bile çıkarak “It plant” olarak adlandırıldı. Yani modadaki “it bag”ler gibi…Uzun bir süredir hala popülaritesini korumakta ve dekoratif anlamda evleri çok iyi tamamlamakta bu bitki. Biz de mesela bir ev bitkilendirme projemizde, bundan ilham alarak evimizin bir köşesini Ficus a ayırdık.
(Ficus Lyrata)
2020’nin başlarında yeni bitki trendinin, benim de çok severek baktığım, ve bakımı da kolay olan Maranta’ya doğru kayacağını düşünüyordum. Yapraklarının deseni ve renkleri beni çok etkiliyor adete resmedilmiş gibi bir bitki. Daha hala duymayanlar kaldıysa muhakkak evinizde bu bitki için bir yer ayırmalarını öneririm. Ama sonra pandemi gerçeği ile karşılaştık ve bitkiye olan eğilimde çok büyük bir değişim gösterdi.
ELLE: Pandemi nasıl bir değişim getirdi?
MİNA ERSOY: Pandemi gerçeği hepimizi aylarca eve kapattı. Öyle ki dönem dönem sokağa çıkma yasakları ile doğaya, yeşile çok uzak kaldık ve ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu daha iyi anladık. Karantina döneminin başlarından itibaren gerek sosyal medyada gerek mail yoluyla bizimle bağlantıya geçen kitlede ciddi bir büyüme yaşadık. Bu bizi çok mutlu etti. Herkes evi ile ilgili küçük küçük danışıp mekanlarını yeşillendirmeye gayret etti. Biz de karantina döneminde arı gibi çalıştık. 🙂 Şimdi ikinci büyümeyi yaşamaya başladık çünkü back to school/office döneminde bunların hiçbirini fiziki olarak pek gerçekleştiremediğimiz ve adeta evlerimizi mini sınıflara, ofislere dönüştürdüğümüz zamanlar yaşıyoruz. Bu ortamlara sağlıklı bir güzellik katmak için yine ev bitkileri çok talep görmeye başladı. Çiftler ya da küçük çocukları olanlar bitkilere merak salarak birlikte hoş bir zaman geçirme çeşidi de yarattı bana göre. Bir bitkinin büyüdüğünü, yeşerdiğini görmek çok mutlu eden bir şey.
Pandeminin biran önce geçmesini ama artık dünyayı ve doğayı daha çok düşünen, daha çok seven bu bilinç halinin artarak kalıcı olmasını umuyorum. Çünkü çocuklara yeşili ne kadar sevdirirsek ileride o kadar korurlar.
ELLE: Yeni başlayanlar için bakması en kolay bitki hangileri?
MİNA ERSOY: Birçok bakımı kolay bitki var ama ilk başta önerebileceklerim arasında Zamiaculos, Sanseveria, Dracena compacta, Scindapsus gibilerini sayabilirim. Bitki konusunda başlangıç aşamasındaysanız bunu keyifli bir uğraşa dönüştürmek, evinize güzellik katmak ve güzel sonuçlar alabilmek için mutlaka konusunda uzman birinden danışmanlık almanızı öneririm. Biraz uğraşla ve doğru seçimlerle harika sonuçlara ulaşabilirsiniz. .
Elle