1895’de yaratılan Nobel Ödülleri, bugüne kadar 60’ın altında kadın ismi ödüllendirdi. Çeşitsizliği ve cinsiyet eşitsizliği konusunda eleştirilen Nobel Ödülleri, bu yıl dört kadını onore etti. Edebiyat, kimya ve fizik kategorilerinde Louise Glück, Emmanuelle Charpentier, Jennifer A. Doudna ve Andrea M. Ghez’i ödüllendirilen 2020 Nobel Ödülleri’nde, kazananları daha iyi tanımak için aşağıya göz atabilirsiniz.
LOUISE GLÜCK
(Getty Images)
Amerikalı şair Louise Glück, bu yıl “Sade güzelliğiyle bireysel varoluşu evrensel kılan kusursuz şiirsel sesi için” Edebiyat kategorisinde Nobel Ödülü’nü aldı. New York’ta doğan Glück, şimdilerde Yale Üniversite’sinde İngilizce Profesörü olarak çalışıyor. Daha önce de prestijli ödüller kazanan Glück, 1993’te ‘The Will Iris’ için Pulitzer Ödülü ve 2014’te ‘Faithful and Virtuous Night’ için Ulusal Kitap Ödülünü almıştı. Aynı zamanda 2003’te Amerika’nın ‘Ödüllü’ şairi ünvanını alan Glück, Nobel Ödülü’nü kazandıktan sonra New York Times’a “Şimdiye kadar sevgiyle düşünülmeyen bir ülkeden geliyorum, beyazım ve tüm ödülleri aldık diye düşündüm. Bu nedenle, hayatımda bu özel olayla karşılaşmam son derece düşük bir ihtimal gibi görünüyordu” dedi.
Eserleri arasında 12 şiir koleksiyonu ve şiirler üzerine makaleler bulunan Glück, izolasyon, reddedilme, acı ve aldatılma gibi temalar ile biliniyor. New York Review of Books Yayın Yönetmeni Daniel Mendelsohn, Glück’ün şiirleri hakkında, “Onun zorlu şeyler hakkıda yazdığı şiirlerini okuyunca depresif hissetmekten çok temizlemiş hissediyorsunuz. Bu, şu anda dünya edebiyatının en saf şiirsel duyarlılıklarından biri. Bir tür mutlak şiir, hile içermeyen şiir, hevesleri ya da trendleri şımartmanın olmadığı şiirler. Neredeyse zamanın dışında duran bir şeyin niteliğine sahip” demişti.
Yunan ve Roma mitolojilerine de değinen Glück, 1996 koleksiyonu Meadowlands’de mitolojik karakterler Odysseus ve Penelope’nin birlikteliklerini modern bir evlilik olarak kaleme almıştı. 24 senedir Edebiyat kategorisinde Nobel Ödülü alan ilk kadın şair olan Glück’ten önce 1996’da bu ödülü Polonyalı yazar Wislawa Szymborska almıştı.
EMMANUELLE CHARPENTIER
(Getty Images)
Fransız mikrobiyolog, genetikçi ve biyokimyacı Dr. Emmanuelle Charpentier, Kimya kategorisinde Nobel Ödülü’nü Jennifer A. Doudna ile ortak olarak aldı. 2012’de ‘Crispr-Cas9’ adında bir genetik düzenleme metodu üzerinde çalışan ikili, orak hücre hastalığı ve kanser tedavileri için deneysel tedavilere uygulanabilen bir yöntem geliştirdiler. Charpentier ve Doudna birlikte Kimya kategorisinde Nobel Ödülü alan 6. ve 7. kadın oldular.
Nobel Ödülleri’nin Kimya kategorisinde kurul başkanı olan Claes Gustafsson, “Bu genetik araçta, hepimizi etkileyen muazzam bir güç var. Sadece temel bilimde devrim yapmakla kalmıyor, aynı zamanda yenilikçilik sonuçlanıyor ve çığır açan yeni tıbbi tedavilere yol açıyor.” dedi.
Canlı organizmaların DNA’sını son derece yüksek bir hassasiyetle değiştirebilen bu “genetik makas” ın keşfi, Charpentier’in insanlara zararlı enfeksiyonlara neden olabilecek bir bakteri türü olan ‘Streptococcus pyogenes’ üzerine yaptığı araştırmalar sırasında ortaya çıktı. Orada, tracrRNA adı verilen daha önce bilinmeyen bir molekül keşfeden Charpentier, bulgularını 2011’de yayınladıktan sonra, RNA uzmanı Doudna ile ortaklık kurdu ve ikisi, bakterinin genetik makasını bir test tüpünde yeniden yaratmaya devam etti.
Ödül kazandıktan sonra bir basın konferansında konuşan Charpentier, “Çok duygusal olduğumu söylemeliyim. Tabiiki şu an bu gerçek ve artık buna alışmam gerekiyor.” dedi. Berlin’deki ‘Max Planck Unit for the Science of Pathogens’ bölümünün direktörü ve kurucusu ola Charpentier, Paris’te okuduktan sonra Amerika, Avusturya, İsveç ve Almanya gibi dünya çapında birçok araştırmaya katkıda buludu. Charpentier, kariyerinin çoğunu, özellikle Gram-pozitif bakteriyel patojenlerin neden olduğu enfeksiyonlara odaklanarak, hastalıkların mekanizmalarını anlamaya adadı.
JENNIFER A. DOUDNA
(Getty Images)
Dr. Jennifer Doudna, Kimya kategorisinde Nobel Ödülünü Charpentier ile birlikte çalıştıkları ‘Crispr-Cas9’ projesinde ortak olarak kazandı. Tesadüfen ‘tracrRNA’ buluşunu keşfeden Charpentier, daha sonra RNA konusunda uzman olan Doudna ile bir araya geldi. Ortaklıkları ile Crispr moleküllerini keşfede ikili, kesin sonuç veren genetik ameliyatlar konusunda bir çığır açtılar. 10 seneden kısa bir süre içerisinde buluşları dünya çapında genetik laboratuvarlarda kullanılmaya başlandı.
2017’de ‘A Crack in Creation’ adlı bir kitap yazan Doudna, buluşlarının kullanımını ve uyarılarını yazdı. Bu hafta New York Times’a verdiği röportajda, “Bir topluluk olarak, çok güçlü bir teknolojinin sorumluluğunu üstlendiğimizi fark ettiğimizden emin olmalıyız. Umarım bu açıklama bu niyeti güçlendirir.” dedi.
Berkeley’de Kaliforniya Üniversitesinde moleküler ve hücre biyolojisi ve kimya profesörü olan Doudna, aynı zamanda burada Biyomedikal ve Sağlık Bilimleri Li Ka Shing Şansölye Başkanlığı’nı yürütüyor. Doudna Lab adlı bir laboratuvar yaratan Doudna, burada Crispr sistemlerini geliştiriyor ve farklı RNA mekanizmaları ile öğrencilerini eğitiyor.
ANDREA M. GHEZ
(Getty Images)
Dr. Roger Penrose ve Dr. Reinhard Genzel ile birlikte Dr. Andrea Ghez de Fizik kategorisinde Nobel Ödülü’nü kazandı. İngiltere’de bir matematikçi olan Penrose, Albert Einstein’ın genel görecelik kuramının doğrudan bir sonucu olarak kara deliklerin varlığını kanıtladığı için yaptığı çalışmalardan dolayı ödüllendirildi. Penrose’un yanı sıra Genzel ve Ghez, galaksimizdeki süper kütleli bir kara delik için kesin kanıt toplarken yaptıkları 10 seneyi aşan çalışmaları sebebiyle ödüllendirildiler.
1990’lı yıllardan beri hem Genzel hem de Ghez, “yıldızların karmakarışıklığını çeken, baş döndürücü hızlarda koşturmalarına neden olan son derece ağır, görünmez bir nesne” bulan bir grup gökbilimciye önderlik ettiler. Dünyanın en büyük teleskoplarını kullanarak ve teleskop kullanma yöntemlerine yenilik getirerek çalışan Genzel ve Ghez, süper kütleli kara delikler konusunda en ikna edici bulguları keşfettiler.
Nobel Fizik Komitesi başkanı David Haviland, “Bu yılki Ödül Kazananların keşifleri, kompakt ve süper kütleli nesneler üzerinde yapılan çalışmalarda yeni bir çığır açtı. Ancak bu egzotik nesneler, yanıtlar için yalvaran ve gelecekteki araştırmaları motive eden birçok soru ortaya koyuyor. Sadece iç yapılarıyla ilgili sorular değil, aynı zamanda bir kara deliğin yakın çevresindeki aşırı koşullar altında yerçekimi teorimizi nasıl test edeceğimizi de sorguluyor” dedi.
Fizik kategorisinde Nobel Ödülü alan dördüncü kadın olan Ghez, New York’ta doğdu ve şimdilerde Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nde astronomi profesörü olarak çalışıyor. Kariyerinde aynı zamanda yıldız oluşumuna odaklanan Ghez, ödülü kazandıktan sonra New York Times’a, “Pek çok zevki olan bir alan ve bilim konusunda tutkuluysanız, yapılabilecek çok şey var” dedi. 2006’da yazılan ‘You Can Be a Woman Astronomer,’ (Kadın Bir Astronom Olabilirsiniz) çocuk kitabına katkıda bulunan Ghez, küçük kızlara ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Elle