Audrey Hepburn’ün hayranlarına onun hakkında en çok neyi sevdiklerini sorsak, sınırsız karşılık alırdık: tartışılmaz hoşluğu, şık tarzı yahut sinemalardaki büyüleyici rolleri. Birçok beşere nazaran Audrey Hepburn yalnızca görkemli bir sinema yıldızı değil birebir vakitte harikalığın beden bulmuş hali. Fakat yeni vizyona giren ‘Audrey’ belgeselinde direktör Helena Coan, Hepburn’ün farklı bir tarafını ortaya çıkarıyor: özgünlüğü ve doğallığı.
Belgesel sinemasındaki röportaj kesitlerinden birinde “Başarı bakanın gözündedir” diyen Audrey Hepburn’ün ‘mükemmel’ imajı yerine kendi hakkındaki niyetleri yansıtılıyor. Richard Dreyfuss ve Peter Bogdanovich üzere rol arkadaşlarının verdikleri röportajlar ile anlatılan Audrey Hepburn, tıpkı vakitte yakın arkadaşları ve ailesinin gözünden ele alınıyor. Hepburn’ün sinema ve sinema dünyasındaki tesirinin araştırıldığı ‘Audrey’ belgeseli, Hepburn’ün mirasının tersine, kıssayı kendi lisanından anlatıyor.
‘Breakfast at Tiffany’s’ üzere sinemalar ile bir tarz ikonu haline gelen Hepburn, her vakit lüks modanın ayrılmaz bir modülü olarak görülmüştü. Lakin belgeselde Hepburn için kıyafetlerin bir kaçış olduğunu öğreniyoruz. “Kıyafetler bana özgüvenimi geri veriyor” diyen Hepburn, özgüvensizliklerini kıyafetler ile maskelemeye çalıştığını belirtiyor. Belgeselde Belçika’dan İngiltere’ye kadar birçok farklı ülkede büyüyen Hepburn’ün II. Dünya Savaşı devrinde açlık ile uğraşını de görüyoruz. Amsterdam’da birinci aşkı Fransız muharrir Colette ile birlikte dansı keşfeden Hepburn, Broadway’deki ‘Gigi’ rolüne erişiyor. Utanç bir kızdan 50’li ve 60’lı yılların en ünlü sinema yıldızı haline gelen Hepburn’ün değişimi hiç de kestirim ettiğimiz üzere değilmiş!
Mesleğinin başlarında yaşadığı baskı ile herkese kendine sevdirmek zorunda üzere hisseden Hepburn’ün, ‘mükemmel’ olmaya çalışmaktan yorulduğunu görüyoruz. Dışarıdan bakan hayranları olarak, her anında ‘mükemmel’ görünen Hepburn’ün iç dünyasında durum pek de bu türlü değil… ‘Audrey’ belgeselindeki kesitlere nazaran, Hepburn’ün tüm dünya tarafından gördüğü hayranlık, kendisi hakkındaki niyetleri değiştirememiş. Röportajlarından birinde, “Her vakit kendimden kuşku ediyordum” diyen Hepburn, “Güzellik de bakanın gözündedir. Bu benim göremediğim bir şey. Ben her sabah kalktığımda aynada yalnızca sorunları görüyorum,” diye ekliyor. Daha küçük ayakları olmasını, daha kıvrımlı bir bedeni olmasını ve sarı saçları olmasını istediğini söyleyen Hepburn, tıpkı birçok bayan üzere özgüvensizlik sorunu ile gayret etmiş.
Belgeseldeki küçük ancak değerli ayrıntılar, Hepburn’ü yalnızca daha dürüst ve ‘gerçek’ bir biçimde yansıtmanın yanı sıra birebir vakitte Hepburn’ün yansıttığı ‘mükemmellik’ konseptini yıkıyor.
60’lı yıllarda canlandırdığı ikonik roller ile birçok bayan Hepburn üzere olmak istiyordu ve erkekler ise Hepburn üzere birini arıyorlardı. Lakin belgeselde, gerçekte Audrey Hepburn’ün aşkta da umduğunu bulamadığının altı çiziliyor. Mel Ferrer’den boşandıktan sonra fotoğrafçı Andrea Dotti ile evlenen Hepburn, tekraren aldatılmıştı. Babasının küçükken ailesini terk etmesinin akabinde, yetişkinliğinde bu sevginin yerini doldurmaya çalışan Hepburn’ün daha evvel görmediğimiz bir yüzünü görüyoruz. Özel hayatını olabildiğince bâtın tutmaya çalışsa da, verdiği kimi röportajlarda yaşadığı ezaları anlatan Hepburn, “Bazı şeylerin düzelmesini umuyorsunuz lakin bu benim için her vakit gerçek olmadı” diyor.
Mesleğinin doruğunda 1967’deki ‘Wait Until Dark’ sinemasının akabinde sürpriz bir halde spot ışıklarından uzaklaşan Hepburn, anneliğinin en büyük talihlerinden biri olduğunu vurguluyor. Sinemalara orta veren Hepburn, daha sonra UNICEF elçisi olmuş ve dünyayı gezerek yardımlarda bulunmuştu. Kamera önünde ve ardında birçok uğraş veren Hepburn’ün ‘gerçek’ kişiliğini ve niyetlerini ‘Audrey’ belgeselinde keşfedebilirsiniz. Bu belgesel Hepburn’ün özgün, gerçek ve ‘insani’ istikametlerini ortaya çıkarıyor. ‘Audrey’ belgeseli Hepburn’ü her bayanın olması gereken kişinin simgesi olarak değil tersine, başarısına ve ferdî gayretlerine karşın, kişiliğine sadık kalan ve etrafındaki dünyaya dokunan bir bayan olarak gösteriyor.
Elle